Bu Blogda Ara

28 Şubat 2011 Pazartesi

I. Mehmet

Osmanli-nisani.svg    I. Mehmet
Çelebi Mehmet.jpg
Mehmet Çelebi
Saltanatı1413- 1421
Padişahlık Sırası5
Doğum TarihiEdirne, 1389
Ölüm TarihiEdirne, 26 Mayıs 1421
ÖnceYıldırım Bayezid
SonraII. Murat
SoyuOsmanlı Hanedanı
BabasıYıldırım Bayezid
AnnesiDevlet Hatun
Diniİslam


I. Mehmet veya Mehmed Çelebi (Osmanlı Türkçesi:محمد جلبي, Mehmet Çelebi) (d. 1382, Edirne – ö. 26 Mayıs 1421, Edirne) beşinci Osmanlı padişahıdır. Babası Yıldırım Bayezid, annesi Germiyanoğullarından Devlet Hatun'dur.
Doğum tarihini 1379, 1382, 1386, 1389, 1390, 1391 gösteren kaynaklar da bulunmaktadır; ama tarihçiler doğumu için kesin kaynakla tarih bulunmadığını kabul ederler. [1]Arap ve Bizans tarihlerinde Kirişci veya Kirî olarak lakap verilmiştir. Bunların çeşitli kaynaklarda değişik açıklamaları bulunur. Yay yapma özellikle yayın tutturulduğu ve çekildiği sert ipten kiriş yapma sanatini öğrenmiş olması, gençliğinde güreşcilik yapması, gençliğinde kendinin öldürülmesinden korkup bir kirisçinin yanında çıraklık yapması, gençliğinde yay kirişi ile boğulmak istenmesi şeklinde açıklamalar yapılmıştır.[
Yaşamı [değiştir]

Ankara Savaşı'ndan önceki yaşamı [değiştir]

Çelebi sözcüğünün okuma yazma bilen, medrese veya eşit tahsilli kişiler için kullanıldığı bilinmektedir. Tahsilini Bursa ve Edirne Sarayı'nda tamamladı. Hocaları Amasyalı Sofi Beyazid ile Tokatlı Bicaroğlu Hamza idi.
Yıldırım Beyazid 1391'de Canik Seferi'ne oğullarını yanında götürmüş ve bunlar arasında Mehmet Çelebi de bulunmuştur. Bu sefer sırasında Amasya Emiri, Sivas Sultanı Kadı Burhaneddin'in saldırılarına fazla karşı koyamıyacağını anlamış ve Amasya kentini Osmanlılara terk etmiştir. Kenti teslim almak için Yıldırım, oğlu Mehmet Çelebi komutasında bir orduyu Amasya'ya gönderdi. Bu genç şehzade çok yetenekli ve olgun bir şekilde kent yönetimini eline alarak asayişi sağladı. Bu muvaffakiyetinden dolayı babası onu Amasya sancak beyi olarak atadı.
1391 ile 1402 arasında bu görevde bulundu ve bu sırada devlet işlerini öğrendi. Amasya o zamanki Osmanlı devletinin doğu sınırında uç Rumiye-i Suğra eyaleti (Amasya-Tokat-Sivas bölgesi) merkezi olarak çok öneme haizdi. Bu görevi sırasında babasının Anadolu seferlerine sancak beyi olarak eyalet askeri ile katıldı. Bu seferlerde çok kere Mehmet Çelebi Osmanlı ordusunun artcı/yedek güçleri komutanlığını da yüklendi. 1402de Yıldırım Beyazid'ın Timur'a karşı seferine de böylece katılmış ve Ankara Savaşı'nda yine artcı kuvvetler komutanlığını üstlenmiştir. Bu görev nedeni ile Ankara Savaşı bozgunundan az kayıpla ve ilk önce kurtulanlar arasındaydı.

Fetret Devri [değiştir]

Ana madde:Fetret Devri
1402'de Ankara Savaşı sonucu babası Yıldırım Bayezid, Timur'a yenik ve esir düştükten sonra Osmanlı Devleti 11 yıl süren bir Fetret Dönemi geçirdi. Bu devirde Yıldırım Bayezid'in oğulları Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Çelebi Mehmet taht savaşlarına giriştiler. Çelebi Mehmet 1403 ile 1413 arasında Timur yüksek egemenliği altında Amasya da, Amasya-Tokat-Sivas bölgesi (Rumiye-i Suğra) emirliğini yaptı.
Kardeşler arasında çeşitli savaşlardan sonra en nihayet 1413 de Çelebi Mehmet kardeşi Musa Çelebi'yi Vize Savaşı ve Çamurlu Derbent Savaşı'nda yenerek tek başına Osmanlı Devleti idaresini alarak Fetret Devri'ni kapattı.
Kardeşi Musa Çelebi ile savaşırken Karamanoğlu Mehmet Bey Bursa'yı kuşatmış, Bursa şehri büyük bir yangın geçirmiş, fakat Bursa Subaşısı İvaz Paşa kazdırılan lağımları ateşe vererek kuşatmayı kırmıştı.

Tek padişah olarak saltanatı [değiştir]

Mehmet Çelebi
1413'ten sonra tek padişah olarak hüküm sürdü. Sultan Mehmet Çelebi, Fetret Devrini bitiren ve Osmanlı devletini tekrar eski gücüne kavuşturan sultan olduğundan Osmanlı Devleti'nin 2.kurucusu diye de anılmaktadır.
Tek padişah olarak Sultan Mehmet Çelebi önce, Musa Çelebi tarafından etrafına büyük duvarlar inşa ettirilmiş olan, Edirne Sarayı'nda kaldı. Burada kendini kutlamaya gelen yabancı elçileri kabul etti ve devletin üst kademelerine kendi görüşüne uygun atamalarda bulundu. Şeyh Bedrettin şeyhülislamlıktan atılıp ailesiyle İznik'e sürüldü ve yerine Sunni ulemanın seçtigi bir kişi getirildi. Mihaloğlu Mehmet Bey de Anadolu'ya sürgüne gönderildi. Musa Çelebi tarafından Bizans'dan alınan Selanik ve Konstantinopolis yakınlarındaki bölgeler tekrar Bizans'a geri verildi.
Sonra Anadolu seferine çıktı. Önce yangın ve kuşatmadan kurtulmuş olan devletin birinci başkenti Bursa'ya uğradı. Sonra Ege sahillerine yürüdü. Ayaklanan İzmiroğlu Cüneyd Bey'i sindirerek Ayasoluk (şimdi Selçuk) kalesini aldı. İzmir kalesini orada bulunan Senjan şövalyeleriyle yaptığı görüşmeler sonunda Osmanlı devletine kattı. Senjan Şövalyelerine Bodrum'da yeni bir kale yapmak için izin verdi. Menteşe Beyliği arazilerinin çoğunu tekrar Osmanlı devletine kattı. 1414 ve 1415'te Göller Bölgesi'ne yöneldi. Karamanoğuları eline geçmiş olan eski Hamitoğulları beyliği şehirlerini (Eğirdir, Akşehir, Beyşehir) ve arazilerini Osmanlı devletine kattı.
Sonra 1413'te iki yıl önce Bursa'ya yürümüş olan kendi kuzeni olan Karamanoğlu Mehmet Bey üzerine giderek Karamanoğulları ordusuyla Konya Ovası'nda savaştı, onu yendi; Konya'yı kuşattı. Oğlu Mustafa Çelebi ile beraber esir aldı. Yine de onların canlarını bağışladı. Kuzeni olan Karamanoğlu Mehmet Bey'le bir barış imzaladı. Sonradan Karamanoğlu kurnazlığını göstermek için yapılan karşı propagandalara göre Mehmed Bey barış yemini verirken elini elbisesi içinde sakladığı bir canlı güvercin üzerine koymuş ve sonradan bu kuşu azat ederek yaptığı yemini geçersiz saymış olduğu hikâyesi tarihlere geçmiştir.[1]Bu barışla birlikte Karamanoğlu'na Eskişehir, Kırşehir, Beyşehir, Sivrihisar'ı ve Niğde'yi verip, hilat giydirip, sancak verdi.
Karaman seferinden dönerken Sultan Mehmet Çelebi Ankara'da rahatsızlık geçirdi ve Germiyanoğlu Yakup Bey'in hekimi Mevlana Sinan (şair Şeyhi) tarafından tedavi edildi ve Şeyhi'yi ödüllendirdi. Şeyhi bu tedavinin ve ödüllendirmenin sonuçları olarak başından geçenleri Harname adındaki ünlü mesnevisinde değiştirerek hikâye ettiği bilinmektedir. [1]
Sultan Mehmet Çelebi buradan Edirne'ye geri döndü. 1416'da Rumeli seferine çıktı. Arnavutluk'taki soylular Fetret döneminde orada bulunan Osmanlı birliklerini bölgelerinden çıkartmışlardı. Mehmet oradaki Osmanlıların durumunu sahilde Avlonya (şimdi Vlorë) ve denizden içerilerde Akçahisar (şimdi Krujë) kalelerini eline geçirerek güçlendirdi. Mora'ya akıncılar gönderdi. Musa Çelebi'ye destek sağlamış olan Eflak Prensi Mircea (1386-1418) üzerine gitti. Tuna nehrini aşarak Orta Macaristan yollarını kontrol eden ve Osmanlılar tarafından Yergöğü adıyla anılan Eflak şehrinde (şimdiki adi Giurgiu) çok korunaklı bir hisar yaptırdı. [2] Bu sefer sonunda Eflak Prensi Mirce, yine Yıldırım Beyazid zamanında olduğu gibi, Eflak'ın Osmanlıların bağımlı bir devleti olmayı kabul etti. Dobruca'nın tamamen Osmanlı eline geçmesini sağladı. Buralara gözünü dikmiş olan Macar Kralına gözdağı vermek için Erdel (Transilvanya) ve Macaristan'a akıncılar gönderdi. Bosna'ya her yıl akıncılara gönderdi ve böylece oradaki toprak sahipleri soylular Osmanlı etkisine girdi ve sonunda Bosna kralı II. Tvrtko Osmanlılara bağımlı devlet olmayı resmen kabul etti.
Buradan tekrar Anadolu'ya geçip Candar Samsun üzerine yürüdü. İsfendiyaroğulları Timur'dan Kastamonu , Safranbolu ve etrafındaki bölgeleri almışlar ve Karamanoğulları ile Osmanlılar aleyhine müttefiklik kurmuşlardı. Mehmet bu bölgeleri ve Samsun'u tekrar Osmanlı yönetimi altına aldı. Bu havalide oturan, Timur'dan kalan Tatarlar'ı ve Türkmenleri Rumeli'de Filibe civarına Tatar Pazarı merkezli bir bölgeye sürdü.
Sultan Mehmet Çelebi'nin padişahlık döneminde Gelibolu'da birinci defa olarak Osmanlı donanması kuruldu. Bu ufak donama Çalı Bey komutasında 1416'da ilkbaharında Ege Denizi'nde Osmanlı ticaret gemilerine devamlı hücum eden Hıristiyan Naksos Dükü'ne karşı gönderildi. Fakat filo birden rota değiştirip Trabzon'dan emtia ile geri dönmekte olan Venedik ticaret gemilerini takibe girişti. Ticaret gemileri Venedik'in Ege'de üssü olan Negroponte (Eğriboz)'a kaçmayı başardılar. Osmanlı donanması bu limana hücum ettiyse de sonuç alamadı. Bu sırada Petro Loredan komutasındaki Venedik donanması yakınlarda bulunmaktaydı ve bu filo Çalı Bey'in filosunu Gelibolu'ya kadar takibe geçti. 29 Mayis sabahı Osmanlı donanması ile Venedik donanması Çanekkale önünde iki devlet arasındaki ilk deniz savaşını başlattılar. Bu savaş öğleden sonra 2'ye kadar sürdü ve Venediklilerin galibiyeti ile sona erdi. Venedik donanması yeni Osmanli donanmasının bütün gemilerini tahrip etti; yalnız altı kadırga ve dokuz kalyota Venediklilere teslim olmuştu. Venedikliler Çalı Bey ve tüm gemi reisleri dahil Osmanlı denizcilerinin tümünü (Müslüman Hristiyan ayrımı yapmadan, esirler dahil) öldürmüşlerdir. Venediklilerin bu hiç kıyımsız, hunhar tutumlarına neden Osmanlı devletinin Ege Denizi üzerinde Venedik tekelini ortadan kaldırması korkuları ve bunu önleme çabaları olmuştur. Bunun sonucunda Osmanlı ve Venedik devleti arasında ilk barış antlaşması yapılmıştır. 1417'de Sultan Mehmet Çelebi'nin bu anlaşmayı resmen imzalamak için Venedik'e gönderdiği elçisi ve maiyetinin Venedik'te masrafını devletin çektiği çok şaşaalı ve büyük bir törenle karşılanıp ağırlandıkları Venedik tarihlerine geçmiştir. [3]
Mehmet Çelebi Divan üyeleri ile
1418-1419'da Sultan Mehmet Çelebi'yi uğraştıran sorun eski Simavna kadısı ve Musa Çelebi'nin Edirne'de hükümdarlığı sırasında Şeyhülislamlık yapmış olan Şeyh Bedrettin'in ve yardımcılarının isyanı olmuştur. Şeyh Bedrettin ailesiyle İznik'e sürülmüştü. 1418'de buradan kaçıp önce Candar'a gitti; ama burada fikirleri tutunmamıştı. Sinop-Kırım-Eflak üzerinden Dobruca'da Deliorman'a gitti. Eflak Prensi Mircea'nin yerine geçen oğlu Mihail'in para ve asker desteğini sağladı. Burada yerleştirilmiş olan çoğu Alevî olan ve kendi radikal doktrinlerine fikirleri uyan Yörüklerden bir ordu toplamaya başladı ve isyan bayrağını açtı.
Bu sırada Şeyh Bedrettin'in Anadolu'da halife olarak geride bıraktığı Börklüce Mustafa İzmir yakınlarında Karaburun Yarımadası'nda, Torlak Kemal ise Manisa'da asker toplayıp isyana başlamışlardı. Vezirazam Amasyalı Beyazıd Paşa ve Manisa'da Sancak Bey olan Şehzade Murat bunlar üzerine gönderildi. Amasyalı Beyazid Paşa Karaburun'da gayet güçlü direniş gösteren Börklüce'yi mağlup etti ve Şehzade Murat ise Torlak Kemal'in hakkından geldi. Bu iki isyancı da asılarak idam edildiler. Fakat bu yörelerde Şeyh Bedrettin'in fikir ve önerilerine devamlı inanan bulunmaya devam etti.
Oradan Rumeli'ye geçen veziriazam Amasyalı Beyazıd Paşa Şeyh Bedrettin üzerine gitti ve isyancılar çok direniş gösteremeden Şeyh Bedrettin'i ele geçirdi. Serez'de yapılan bir yargılama sonucunda Şeyh Bedrettin orada idam edildi.
Sultan Mehmet Anadolu'ya yine dikkatini çekti. Saruhan (1415) ve Menteşe (1416) beylikleri daha önceden ortadan kaldırılmıştı. Sıra güneyde Antalya yörelerine Tekeoğullarına gelmişti ve buradaki beyliği de ortadan kaldırdı. Batı Anadolu'da sadece Osmanlılara her zaman yardım etmiş Germiyanoğulları beylik olarak kaldı ama bu beyliğe ait Afyonkarahisar ve Kütahya şehirleri Osmanlı idaresine verildi. [4]
Sultan Mehmet Çelebi'yi son ilgilendiren sorun ise Ankara Savaşı sonunda kaybolmuş olan kardeşi Mustafa Çelebi olduğunu iddia eden bir kişinin bu savaştan 18 yıl sonra ortaya çıkmasıydı. Birçok tarihçinin gerçek Mustafa Çelebi olduğunu kabul ettiği, ama sonradan Osmanlı propagandası ile Düzmece Mustafa adı verilen bu kişi Venedikliler yardımı Teselya ile Selanik'te kendini 1418'de Osmanlı sultanı olarak ilan etti. Sultan Mehmet Çelebi Anadolu'da bulunduğu için ve Sadrazam ise Şeyh Bedrettin ile uğraşmakta iken Edirne'ye doğru yürüme imkânı buldu. Fakat Sultan Mehmet Çelebi hemen Trakya'ya geçip Mustafa üzerine yürümeye başladı ve Mustafa'nın ordusu bozulup eridi. Mustafa ise Bizanslılara sığınmak zorunda kaldı. [5]
Sultan Mehmed Çelebi 26 Mayıs 1421'de Edirne'de bir sürek avı sırasında at sırtında felç oldu, düştü ve yaralandı. Ölüm döşeğinde Veziriazam Amasyalı Beyazıd Paşa ve vezirleri İvaz Paşa ve Çandarlı İbrahim Paşa'yi çağırıp
"Tez oğlum Murat'i getirin. Ben bu döşekten kalkamam. Murat gelmeden ölürsem fitne çıkar. Tedarik görün, ölümümü gizleyin."
vasiyetinde bulundu. En çok Selanik'te bulunan Düzmece Mustafa'dan çekinilerek, Amasya'da vali olan Murat'in Bursa'ya ulaşmasına kadar 42 gün ölüm haberi gizlendi. Osmanlı Padişahları arasında ölümü gizlenen ilk padişah o oldu. Durumundan kuşkuya düşen ve ayaklanmaları güçlükle önlenen askerleri yatıştırmak için askere geçit yaptırılıp, bu sırada mumyalanmış cesedine kaftan giydirilip, başına sarık konulup pencere önüne oturtulduğu kollarının oynatıldığı rivayet edilir.[1] II. Murat Bursa'ya gelip tahta çıkmasından sonra cenazesi Edirne'den Bursa'ya götürülerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.

Karakteri [değiştir]

Orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, açık alınlı, kırmızı yanaklı, kara gözlü, çatık kaşlı, sık sakallı, geniş omuzlu olarak betimlenmiştir. Kuvvetli bir vücuda sahipti. Gayet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi. Yumuşaklığı, tatlı dili, sabrı ve iyilikseverliği anlatılmaktadır. Başında kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gayet güzel görünürdü. İçi kürklü ve yakası dik olan bir kaftan ve kızıl atlas üzerine altın bezekli diba giyinirdi.
Osmanlı padisahlık sarayının bünyesi ve idare şekilleri onun uygulamalarına dayanmaktadır. Sarayın haremine odalıklar, cariyeler alınması; ak ve kara hadımlara saray idaresinin verilmesi; kilerci, odabaşı, haznedar ve kapı ağası görevlerinin ilk uygulaması ve içoglanlarına serasker takke ve elbise giydirilmesi Sultan Mehmed Çelebi döneminde başlatılmıştır.
Padişahlığı süresince bizzat 24 savaşa katılan Mehmed Çelebi, bu savaşlarda kırk ikiye yakın kılıç, ok, ve mızrak yarası aldı.
Sultan Mehmed Çelebi Müslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda Hıristiyan topluluklara karşı da gösterirdi. İyi bir idareci ve politikacıydı. Bizans ve Bizans İmparatoru II. Manuel ile yakından ilişkiler kurmuştu.
Fetret Devri'nden sonra Anadolu'daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Mehmed Çelebi'ye Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci kurucusu gözüyle de bakılır.

Eserleri [değiştir]

Amasya'da ölen oğlu Kasım Çelebi için Şehzade Türbesi'ni yaptırdı.
Bursa'da Yeşil Camii, Yeşil Türbe ve Sultaniye Medresesi'nden oluşan külliyesi mimar Hacı İvaz tarafından yapıldı.
İlk Osmanlı ulucamii olan ve kardeşlerinden Emir Süleyman'ın temelini attığı Eski Camii de tamamlatmıştır.

Ailesi [değiştir]

Eşleri [değiştir]

  1. Şehzade Kumru Hatun: Amasyalı bir Paşa’nın torunu.
  2. Emine Hatun: Dulkadiroğlu Mehmed Suli Bey'in kızı, II.Murad'ın annesi.

Erkek çocukları [değiştir]

Erkek çocuklarının sayısının on sekiz kadar olduğu bildirilmektedir. Adları bilinenler şunlardır:
  1. Mehmed Çelebi
  2. Ahmed Çelebi
  3. II. Murad
  4. Kasım Çelebi
  5. Mustafa Çelebi
  6. Mahmud Çelebi
  7. Yusuf Çelebi
  8. Orhan Çelebi

Kız çocukları [değiştir]

Dokuz kızından adları bilinenleri şunlardır:
  1. Selçuk Sultan: Çandaroğulları'ndan İsfendiyar Bey'in oğlu İbrahim Bey'le evli.
  2. Sultan Hanım: Kasım Bey'le evli.
  3. Hafsa Hatun: Çandarlı İbrahim Paşa'nın oğlu Mahmud Çelebi'le evli.
  4. Aişe Hatun: Karamanoğulları'ndan İbrahim Bey'le evli

Fetret Devri

Fetret Devri, Bunalım Devri veya Fasıla-i Saltanat, Osmanlı Devleti'nde Yıldırım Bayezid'in 1402'de Ankara Savaşı'nda, Timur İmparatorluğu'nun kurucusu olan Timur'a yenilip esir düşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Yıldırım Bayezid'in beş oğlundan dördü arasındaki taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemidir.[1] Fetret Devri'nde birbirleriyle taht mücadelesine giren Yıldırım Bayezid'in oğulları Emir Süleyman, İsa Çelebi, Musa Çelebi, Çelebi Mehmet'dir. Bu dönemde bu rakiplerin yaptıklarının ayrı ayrı tematik olarak incelenmesi ile Fetret Devri'nin karmaşık gelişmelerini biraz daha anlaşılır hale getirmek imkânı vardır.

Timur'un Anadolu'ya seferi ve Ankara Muharebesi'nden sonra Anadolu'da önemli ilerlemeleri

Yıldırım Bayezid’in, Ankara Meydan Savaşı’nda Timur Han’a esir düşmesinden sonra dağılan Osmanlı birliğinin, 1413 yılında, Birinci Mehmed Han tarafından yeniden sağlanıncaya kadar geçen devresi.

İsa Çelebi 1402-1406 arası [değiştir]

Ana madde:İsa Çelebi
İsa Çelebi önce Balıkesir (Karesi) civarında yerleşti. Timur ordusunun şehri ele geçirip talanından sonra Bursa'da Timur'un beratı ile emir olarak hükümet süren kardeşi Musa Çelebi ile mücadeleye başladı. Önceki çatışmalarda Musa Çelebi üstün geldi ise de sonra Balıkesir civarında yapılan bir çarpışmada İsa Çelebi galip geldi ve Musa Çelebi Germiyan (Kütahya)'ya kaçtı. İsa Çelebi Bursa'da Timur'dan beratlı emir olarak hüküm sürmeye başladı.[2]
1403'te Amasya'da bulunan kardeşi Mehmet Çelebi, Yıldırım Beyazid'in meşhur komutanlarindan olan Subaşı Eyne Bey'in tavsiyesi ile, İsa Çelebi'ye bir mektup gönderek Anadolu topraklarının ikisi arasında bölüşülmesini önerdi. Bu öneri İsa Çelebi tarafından kendisinin "ulu karındaş" olduğu ve bu nedenle hükümdarın kendisi olması gerektiği gerekçesiyle reddedildi. Mehmet Çelebi bunun uzerine Amasya'dan askeri ile Bursa üzerine yürüdü. İki kardeş orduları Ulubat'ta savaşa giriştiler ve bu muharebeyi İsa Çelebi kaybetti.
Ulubat Savaşı'ndan sonra İsa Çelebi önce Yalova'ya, oradan da İstanbul'a gitti. İmparator II. Manuel Palaiologos Avrupa'da bulunmaktaydı ve onun taht naibi olan VII. Yannis Palaiologos Emir Süleyman ile 1403 başında Bizans için çok elverişli yeni bir anlaşmayı imzalamıştı. Edirne'de bulunan Emir Süleyman'ın, İmparator'dan İsa'yi istemesi üzerine, bu antlaşma gereği olarak İsa Çelebi Edirne'ye gönderildi. Kendisine en büyük rakip olarak Mehmet Çelebi'yi gören Emir Süleyman kardeşi İsa Çelebi'ye bir kuvvetli ordu vererek Anadolu'ya geçirtti. İsa Bey bu ordu ile Çelebi Mehmet idaresinde bulunan Bursa önlerine geldi. Bursa halkı Mehmet Çelebi'nin idaresinden hoşnuttular ve İsa Çelebi'nin şehirlerini eline geçirmesini önlemek için şehirde yangın çıkarttılar. Diğer kaynaklar ise yangının Bursa'yı ele geçirmeyi başaramıyacağını anlayan İsa Çelebi taraftarları tarafından çıkarıldığını yazarlar. İsa Çelebi güçleri ile Mehmet Çelebi güçleri arasındaki Bursa önündeki savaşta İsa Çelebi tekrar yenildi ve kaçmaya mecbur kaldı.
İsa Çelebi bu sefer Candar oğlu İsfandiyar Bey'e sığındı. Beyliklerini Timur yolu ile tekrar eline geçiren Aydınoğlu Cüneyt Bey, Saruhan Beyi Hızırşah Bey ve Menteşe Beyi İlyas Bey'in ve Candar oğlunun sağladığı askerlerle İsa Çelebi 1404-1405 arasında üç kez daha Bursa'da bulunan kardeşi Mehmet Çelebi'ye hücuma geçti ve her seferinde yenilip geri çekildi.
En son denemesinde Karamanoğlu'na iltica etti. Karamanoğlu Anadolu'da çok güçlenmiş olan Mehmet Çelebi aleyhtarı harekete geçmemeyi tercih etti ve Mehmet Çelebi ile anlaşıp İsa Çelebi'yi ülkesinin sınırları dışına attı.
İsa Çelebi bir süre atalarının yurdu olan Sultanönü'ne gelip burada saklandı. 1406'da İsa Çelebi Eskişehir'de bir hamamda iken Mehmet Çelebi adamlarının bir baskınına uğradı. Bunlar tarafından yakalanıp boğularak öldürüldü. Cesedi, Bursa'da Murad Hüdavendigâr türbesi yanına gömüldü.
Böylece 1406'da Osmanlı Devleti Mehmet Çelebi Anadolu'da ve Emir Süleyman Avrupa'da hükümdarlar olarak fiilen ikiye bölünmüş oldu.

Süleyman Çelebi 1402-1411 arası [değiştir]

Ana madde: Süleyman Çelebi
1402'de Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusunun sol kanadı komutanı olan Süleyman Çelebi yenilgiden sonra Yıldırım Beyazid'in veziriazamı olan Çandarlı Ali Paşa ile birlikte Timur birliklerinin yakın kovalaması altında Rumeli'ye doğru kaçmaya başladılar. Timur birlikleri Bursa'ya Süleyman Çelebi oradan ayrıldıktan hemen sonra girip şehri yakıp yıkıp talan ettiler.
Süleyman Çelebi Ağustos 1402'de Gelibolu'ya geldi. Venedik ve Geneviz gemileri onu ve askerlerini Rumeli yakasına taşıdılar. Yabancıların bu fena inancı Timur'un çok kızgısına neden oldu ve belki de Timur'un başlarında Tatar ordularının ta İzmir'e gidip Anadolu da önemli bir Hristiyan kalesi ve deniz üssü olan İzmir'i kuşatıp bütün Hristiyan savunucularının öldürülüp kesik başlarından piramidler yapılmasına bir neden oldu.
Süleyman Çelebi Rumeli'deki Osmanlı bölgelerine hakim olmak için Bizans desteğini almak üzere o zaman Avrupa'da bulunan Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos yerine taht naipliği yapan VII. Yannis Palaiologos ile müzakerelere girişti. Yıl sonunda müzakereler sona erip 1403 başında şahsen Emir Süleyman ile Bizans taht naibi, Venedik, Genova, Rodos San Jean Şövalyeleri, Sırp Despotu Stefan Lazeraviç ve Latin Naksos Dükü arasında bir barış anlaşması imzalandı. [3] Bu anlaşmaya göre Bizans Osmanlılara vasal olmaktan çıkacak ve yıllık tazminat ödemeyi dururacak ve buna karşılık Süleyman Çelebi hükümdarlığı Bizans'ın üst egemenliğini kabul edecekti. İyi niyetini göstermek için Süleyman Çelebi Bizans'a Ege kıyılarında Selanik ve civarını, Aynaroz (Athos) yarımadasını, bazı Ege adalarını ve Karadeniz kıyılarında Boğaz'a girişten ta Nişabur'a kadar (hatta Varna'ya) araziyi geri verecekti. İtalyan denizci şehirlerine Osmanlı ülkelerinde daha fazla ticari imtiyazlar sağlanacaktı. Osmanlılar ellerindeki bütün Bizans ve diğer imzalayıcı ülke esirlerini geri teslim edilecekti. Osmanlı gemileri Çanakkale ve İstanbul boğazlarına Bizans'dan izin almadan girmeyeceklerdi. Buna karşılık anlaşmayı imzalayan bütün ülkeler Süleyman Çelebi'yi başkenti Edirne'de bulunan Osmanlı Devletinin hükümdarı olarak kabul edeceklerdi. Bu haberi Avrupa'da Venedik'te alan II. Manuel Palaiologos hemen İstanbul'a geri döndü ve kendi imzasını atarak bu anlaşmayı kabul etti.
1402'de Edirne'de tahta oturan Süleyman Çelebi başveziri Çandarlı Ali Paşa aracılığı ile sivil ve asker kadroların ve 1403 başındaki barış anlaşmasından sonra komşu ülkelerin desteğini almış meşru hükümdar olmuştu. Süleyman Çelebi bundan sonra Edirne'de sarayda içki alemleri ile iyi vakit geçirmeye kendini terk etti. Bu sırada Sırp despotluğunda Stefan Lazaroviç ile Jorg Brankoviç arasında çıkan mücadeleden faydalanarak Sırbistan üzerindeki gücünü artırdı. Fakat Anadolu'yu alıp eski Osmanli Devletini yenileme idealinden hiç vazgeçmedi. Bu nedenle 1403'te kendine sığınan kardeşi İsa Çelebi'ye büyük bir ordu vererek onu Anadolu'ya gönderdi. Ama İsa Çelebi başarılı olamadı.
1406'da Mehmet Çelebi İsa Çelebi'yi elimine edince, Süleyman Çelebi Anadolu'yu ele geçirme emeline daha kuvvetle sarıldı ve kuvvetlerini toplayıp Anadolu yakasına geçti. Mehmet Çelebi orada bulunmazken Bursa'ya hücum edip şehri eline geçirdi. Kardeşine karşı koyamıyacağını anlayan Mehmet Çelebi Amasya'ya çekildi. Başvezir Çandarlı Ali Paşa'nin başarılıi bir manevrasıyla Ankara'yı aldı ve kardeşinin geride bıraktığı yerleşkeleri talan etti. Bu sefer de Rumeli ve Anadolu'nun hükümdarı olarak Bursa'da "iyş-ü-nuş"a kendini verdi. Bunu fırsat bilen Mehmet Çelebi yeniden Bursa üzerine yürüdü. İki ordu Yenişehir ovasında karşı karşıya geldiler. Fakat Süleyman Çelebi'nin başveziri Çandarlı Ali Paşa çeşitli manevralarla Mehmet Çelebi ordusunun danışmanlarını kandırıp ordunun savaşa girmeden dağılmasına neden oldu. Mehmet Çelebi bu sefer ordusuz olarak tekrar Amasya'ya kaçmak zorunda kaldı.
Süleyman Çelebi Bursa'da içki ve eğlenceye devama başladı. 1406'da tekrar başını kaldırıp Timur'un Karamanoğlulara vermiş olduğu Sivrihisar kalesini eline geçirdi. Akıncıları Karaman ülkesine hücuma geçtiler. Aydınoğlu Cüneyd Bey ve Menteşeoğlu İlyas Bey Süleyman Çelebi'nin üst egemenliğini tanımak zorunda kaldılar.
1406'da Süleyman Çelebi'nin bu başarısının mimarı olan ve I. Murad dönemi sonundan beri 20 yıldır başvezirlik yapmış olan Çandarlı Ali Paşa öldü. Bu deneyimli devlet adamının ölümü Süleyman Çelebi için bir güç doruğu oldu ve bundan sonra Emir Süleyman gücünün çöküşü başladı. Buna bir neden Süleyman Çelebi'nin Anadolu'ya önem verip Rumeli'de bulunan gazi akıncı ve göçmen Türkmenlerin taht üzerindeki etkili güclerini azaltması olmuştu.
1409'da Mehmet Çelebi yeni bir strateji uygulamaya koyuldu. Buna göre kardeşi Musa Çelebi ile anlaşarak onu Rumeli'ye Eflak üzerinden gönderecekti ve o Süleyman Çelebi'yi Rumeli'de oyalayıp hatta mağlup ederken Mehmet Çelebi Anadolu'yu ve Bursa'yı ele geçirecekti.
Süleyman Çelebi, kardeşi Musa Çelebi'nin Eflak'a gidip orada bir ordu toplama haberini Ayasoluk'ta bulunmakta iken öğrendi. Yanına İzmiroğlu Cüneyd Bey'i alıp Bizans desteğini sağlayıp hemen hızla Rumeli'ye geçti ve Edirne'ye gitti. Musa Çelebi'nin hücumlarına karşı durabilmek için, olabilecek anlaşmazlıklar, Trakya'nın emniyeti Boğazlardan rahat geçişi sağlamak amacıyla o sonbahar Emir Süleyman İstanbul'a gitti.[4] Görüşmelerde Bizans İmparatoru II. Manuel'e "sevgili baba" diyerek hitap ederek Musa'nın hucümlarına Bizans desteği olmadan karşı koyamıyacağını bildirdi. Musa Çelebi'nin Bizans'a karşı çok daha sert bir politika güdeceğini bilen ve Yıldırım'in İstanbul kuşatmaları hala aklında olan İmparator II. Manuel ile Süleyman Çelebi bir destekleme anlaşması imzaladılar. Bizans'a iyi niyetini açığa koymak için Emir Süleyman genç erkek kardeşi Kasım'ı ve kız kardeşi Fatıma'yı Bizans'a rehin olarak verdi ve Epir Despotu Teodor'un gayri-meşru kızı ve İmparator'un yeğeni olan bir genç kızı da kendi karısı olarak aldi. Hemen ardından Karamanoğulları ile de barış anlaşması yaptı.
Bu stratejisinin birinci aşamasında başarılı olan Mehmet Çelebi ise hemen Bursa'ya girip Anadolu yönetimini eline aldı. 1410'da Musa Çelebi Eflak Voyvodası'nın kızı ile evlenip Eflak, Bulgar ve Sırp desteği ile Rumeli sınır boylarında yerleşmiş Türkmenlerden bir ordu toplamayı başardı. O yıl Edirne ile Eyüp (Kosmidion) arasındaki arazide Süleyman Çelebi ile Musa Çelebi orduları arasında arka arkaya bir sıra çarpışmalar ve baskınlar ile savaş başladı. Haziran ve Temmuz 1410'daki ilk çatışmalarda Süleyman Çelebi üstün gelmekle beraber, kendisi pek o kadar savaşcı bir kişi değil Süleyman Çelebi Edirne sarayına çekilip tekrar içki ve eğlenceye daldı. Etrafındakiler bu durumdan, özellikle Hristiyanlara karşı çok iyi davranması ve vaktini içki ve eğlenceye vermesinden, hoşnut değillerdi ve önemli önemsiz birçok taraftarı Süleyman Çelebi yanından ayrıldı.
En sonunda 17 Şubat 1411'de bir kış havası altında Musa Çelebi Edirne'yi bastı ve demoralize olmuş olan Süleyman Çelebi taraftarları buna karşı koyamadı. Süleyman Çelebi o sırada sarhoş ve bir hamam aleminde bulunmaktaydı. Kendisine kardeşinin baskınından haber getiren yandaşlarını çok sinirli bir şekilde kovmaktaydı ve hatta ceza olarak bazılarının sakal ve bıyıklarını traş ettirdi. Sonunda aklı başına gelip gece karanlığında yanında çok az sayıda adamıyla İstanbul'a doğru kaçmaya koyuldu. Döğenciler köyüne geldiği zaman kılavuzu ihanet edip köylülere onun kimliğini bildirip onları kışkırttı ve köylüler de sırf Musa Çelebi'den bahşiş alabilmek gayesiyle Süleyman Çelebi'yi öldürdükleri rivayet edilir.[5]

Musa Çelebi 1402-1413 arası [değiştir]

Ana madde:Musa Çelebi
Musa Çelebi
Musa Çelebi Ankara Savaşı'nda Timur'a tutsak düşen babasının yanında esir olarak kaldı. Bazı kaynaklara göre, Yıldırım esarette 1403'de ölünce cenazesi Timur'un emri ile Musa Çelebi eşliğiyle Bursa'ya gönderildi.[6]
Bursa Timur ve ordusu işgaline uğramış talan edilmişti. Musa Çelebi Timur'dan beratlı olan bir emir olarak Bursa'da hükümet etmeye başladı. Aynı yıl İsa Çelebi Karesi cıvarlarına gelip Musa'yı tehdide başlayınca, Musa Çelebi ona karşı bir sıra başarılı hücumda bulundu ama onu elimine edemedi. Balıkesir civarında ki en son çarpışmada Musa Çelebi yenildi. Önce Germiyan'a kaçtı ve oradan da Karamanoğlu Mehmet Bey'e sığındı.[2]
Musa Çelebi 1409'da sonradan Bursa'yı eline geçirmiş ama bu şehri Süleyman Çelebi'te kaptırıp Amasya'ya çekilmiş olan kardeşi Mehmet Çelebi'den bir mektup aldı. Süleyman Çelebi'yi elimine etmek üzere bir strateji bulup üzerinde anlaşmak üzere iki kardeş Kırşehir civarında Cemele Kalesinde buluştular. Kabul ettikleri plana göre Musa Çelebi Rumeli'ye Eflak'a geçecek; civardan topladığı askerlerle Edirne üzerine yürüyecekti. Mehmet Çelebi ise, bunu önlemek için Süleyman Çelebi'ce boş bırakılan Bursa'ya hücum edecekti. Yani Mehmet Çelebi ve Musa Çelebi Osmanlı devletini ikiye bölmeyi; Musa Çelebi'nin Edirne'de Osmanlı Rumeli toprakları sultanı ve Mehmet Çelebi ise Bursa'da Osmanlı Anadolu toprakları Sultanı olmasını kabul ettiler.
Musa Çelebi bir gemi ile Sinop'tan Eflak'a geçti. Eflak voyvodası olan Mirce'nin kızı ile evlendi. Mirce'nin sağladığı çok sayıda Eflak askerleri ile Türkmenlerden oluşan yeni bir ordu kurdu. Bunu haber alan Süleyman Çelebi Bursa'dan hemen Bizans desteği için Konstantinopolis'e ve oradan da Edirne'ye geçti. Amasya'dan yürüyen Çelebi Mehmet de Bursa'yı eline geçirdi. Musa Çelebi yeni topladığı ordusu ile 1410'da Balkanlardan güneye indi; Bizans'tan askerî destekli Süleyman Çelebi ordusuna karşı Edirne ile Kosmidion (Eyüp) arasında bölgede bir dizi baskınlar ve ufak çarpışmalara başladı.[2]
Musa Çelebi ordusuyla en son olarak 17 Şubat 1411'de bir soğuk kış gecesi Süleyman bir hamamda içki alemindeyken Edirne'yi bastı. Süleyman Çelebi taraftarları ve ordusu demoralize olmuştu; bir kısmı ayrılmışlardı ve diğerleri ise onu savunmaktan kaçındılar. Süleyman durumu bildirenlere önce inanmayıp onlara hakaret etti ama sonunda durumunun vehametini anlayınca geceleyin yanında çok az sayıda adamıyla Edirne'den kaçtı. Ama Döğenciler köyüne gelince tanındı ve köylüler Süleyman'ı öldürüp ve kesik başını Edirne'ye Musa Çelebi'ye gönderdiler.
Böylece Musa Çelebi 1410'da Edirne'de tahta geçti. Osmanlı Devleti Çelebi Mehmet Anadolu'da ve Musa Çelebi Avrupa'da hükümdar olarak ikiye bölünmüş oldu. Rumeli yakasında Edirne'de hükümet sürmeye başlayan Musa Çelebi, Süleyman Çelebi'den daha etkin politikalar uygulamaya başladı. Önce sınır gazilerinin isteklerini karşılayarak Köprülü ve Provadı kalelerini Nobirda gümüş madenleri merkezini eline geçirdi. Mihaloğlu ve akıncıları Makedonya'nın içlerine akınlar yaptı.
Bizans Imparatoru ile Süleyman Çelebi'nin yaptığı anlaşma feshedildi. Bununla birlikte Süleyman Çelebi'nin Bizans'a terk etmiş olduğu arazileri geri istedi ve bu isteği rededilmesi ve gerçekte Süleyman Çelebi'ye verdiği destek dolayısıyla II. Manuel'i cezalandırmak gerektiğini düşündü. Bizans'ın eline geçmiş olan bölgeleri Musa Çelebi tekrar aldı. Ama Musa Çelebi'nin uyguladığı esas 1412'de yeni bir Konstantinopolis kuşatması başlatması oldu. Musa Çelebi'nin ufak deniz gücünün yenilgiye uğratılması ve Konstantinopolis kara surlarının aşılmaz olarak görülmesine rağmen Musa Çelebi karadan kuşatmaya devamda ısrar etti. 1411 Bizans İmparatoru İstanbul'da rehin olarak tutulan Süleyman Çelebi'nin oğlu Orhan Çelebi'yi serbest bıraktı. Orhan Çelebi kendine asker toplayarak Selanik'te isyan çıkarttı. Fakat Musa Konstantinopolis kuşatmasını bırakmadan bu isyan bastırıldı. Bu birlikler sonra da Bizans'a ait olan Teselya bölgesine akınlar yaptılar.
Musa Çelebi'nin haşin tabiatı ve kendini taraftarlarından ayrı tutması onların gücenmelerine yol açtı. Örneğin Eski Saray etrafına yaptırdığı yüksek surlar kendi şahsi güvenliği için uygun gelmekle beraber; kendini halktan ve taraftarlarından ayırmasını sembolize etmekteydi. Balkanlarda bulunan Gazi akıncıların kazanmış oldukları güç, ganimet ve onlara verilen timarları imtiyazlar olarak görerek onları azaltmaya koyulup sınırlardaki gazi emirleri gücendirdi. Şeyhülislam olarak atadığı Şeyh Bedreddin'in fikirleri ile, hem medreseli Sûnnileri hem de ülkenin zengin ileri gelenlerini kızdırdı. Devletinin idaresini elinde tutan Çandarlı vezirleri Bizans'la ve Anadolu'da bulan Mehmet Çelebi ile gizli müzakerelere giriştiler.[7]
Bizans İmparatoru 1412 başlarında Bursa'ya bir gizli elçi gönderdi ve Mehmet Çelebi'yi İstanbul'a davet etti. Onu 3 gün süren şaşaalı bir ağırlama töreni ile Musa Çelebi'ye karşı savaşa ikna etti. Bizanslılar Mehmet Çelebi ordusunu Boğaz üzerinden Rumeli'ye geçirdiler ve Ekim 1412de iki kardeş İnceğiz Muharebesi'ne giriştiler. Bu muharebede Musa Çelebi galip geldi. Mehmet Çelebi yaralandı. İstanbul'a sonra da Bursa'ya çekildi.[8] Mehmet Çelebi bundan yılmadı. O yılın sonlarında yeni bir ordu ile gelip Boğazı geçti ve Bizans ve Sırp askeri takviyeleriyle Musa Çelebi üzerine yürüdü. Bir seri çatışmalar yapıldı ve bu ikinci seferki çatışmalarda da Musa Çelebi galip gelip kardeşini Bursa'ya geri püskürttü. 15 Haziran 1413'de Mehmet Çelebi yeni bir orduyla Karadeniz üzerinden Trakya'ya asker çıkardı. Musa Çelebi'nin askerleri bu sıralarda iyice demoralize olmuşlardı ve umera da Musa Çelebi'ye yüz çevirmişti. Bu sefer iki kardeş ordusu Vize Muharebesi'ne giriştiler. Bu sefer Musa Çelebi mağlup oldu ve muharebe meydanından kaçtı. Ama Edirne'ye gitmedi. Mehmet Çelebi bir süre, Musa Çelebi'yi yakalamak Trakya'da uğraşı verdi. 5 Temmuz 1413'te Musa Çelebi küçük bir ordusu ile Sofya yakınlarında Samkov civarında bulunan Çamurlu Derbendi'nde kıstırıldı; büyük bir direniş gösterdi; ağır yaralandı; kaçmaya çalışırken bir çeltik arığına düştü. Mehmet Çelebi askerleri Musa Çelebi'yi burada yakalayıp hemen boğup öldürdüler. Musa Çelebi'nin cenazesi Bursa'ya gönderilerek kardeşleri İsa Çelebi ve Emir Süleyman yanında Yıldırım'ın türbesine gömüldü. [2]
Böylece Osmanlı Devleti'nin ikiye bölünüp, tek devlet olarak ileride yaşamasını tehdit eden çok büyük tehlikeli dönem olan Fetret Devri'nin son safhası sona ermiş oldu.

Mehmet Çelebi 1402-1413 arası [değiştir]

Çelebi Mehmet
Mehmet Çelebi Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusunun ihtiyat ve artçı birlikleri komutanlığı yapmaktaydı. Bu savaşın ön saflarında yer almadığı için yenilgiden ve bozgundan sonra savaş alanından kolayca ayrılabilmişti. Kendine bağlı askerleri ile sancak beyi olduğu Amasya'ya doğru çekilmeye başladı. Candaroğullarına bağlı olan bir müfreze yolunu kestiği için bir çatışmaya girişmek zorunda kaldı ve bu çatışmadan galip olarak ayrıldı. Önce Tosya'ya gitti. Sonra Bursa'ya gitmek amacıyla Bolu'ya geçti. Fakat danışmanları Hacı İvaz Paşa, Amasyalı Beyazıd Paşa ve diğer deneyimli beyler bu kararına itiraz edip onu Bursa'ya gitmekten caydırdılar. Savaşın hemen sonunda ortaya çıkan gelişmeleri, özellikle Timur'un Bursa ve İzmir seferlerini ve babasının esirlik haberlerini, Bolu'dan casus haberciler vasıtası ile izledi.
Amasya ve yöresine Timur idareci emir olarak Kara Devletşah'ı atamıştı. Amasyalılar bu idareciden hiç hoşnut olmayıp Mehmet Çelebi'yi çağırdılar. O da 1403'te Bolu'dan gizlice 1000 kişilik bir kuvvetle ayrıldı. Amasya yöresinde kasaba ve köylere hücum ederek yağma toplamakla uğraşan Kara Devletşah üzerine ani bir baskın yapıp onu öldürdükten sonra Amasya'ya girdi.
Timur Anadolu beylerine eski beyliklerini geri vermiş olduğu ve Osmanlı idaresindeki araziler çok daralmış olduğu için Amasya Osmanlı arazilerinden ayrılmış bulunuyordu. Böylece Mehmet Çelebi'nin bu yörede hüküm sürmesi Osmanlı Devleti'ne bağlı yöresel bir idareci olarak değil de, Timur'un üst egemenliğini tanıyan, ondan emirlik için berat alıp ona yıllık tazminat veren, yarı-özerk Amasya Emirliği idaresinin bir Osmanlı şehzadesi tarafından üstlenilmesi şeklinde idi.
Mehmet Çelebi hükmü altında bulunan bu küçük ülkeyi korumak ve yeni topraklar edinip geliştirmek için bazı askerî harekata geçti. Niksar babası tarafından kendine dirlik olarak verilmişti; ama Kubadoğlu Ali Bey tarafından kuşatılmakta idi. Mehmet Çelebi ordusuyla Ali Bey üzerine gidip, onu bir çatışmada yenip Niksar'ı tekrar kendine bağladı. Canik bölgesinde bulunan Kubadoğulları, İnaloğulları, Taşanoğulları, Kadı Burhaneddin Ahmed'in damadı Mezid Bey adlı Türkmen beylikleri ve Köpekoğlu ve Gözleroğlu adlı eşkiya çeteleri ile çatışmalara girişip onları ortadan kaldırdı. Böylece emirlik alanını Tokat ve Sivas'a yörelerine genişletti. 1403'te Timur hala Anadolu'da iken Amasya emirliği Orta Karadeniz-Orta Anadolu'da güçlü bir yarı-egemen ülke konumunu kazandı.
Başarılarını öğrenen Timur tarafından huzuruna çağrıldı. Kendisine Timur tarafından Osmanlı padişahlığı verilecek umudu ile onu görmek için Amasya'dan yola çıktı. Fakat Osmancık ve Murted'de Türkmen beyleri yolunu iki defa kestiler ve bu yüzden Amasya'ya geri dönmek zorunda kaldı. Durumu Timur'a haberci ile bildirdi. Timur bu özürünü kabul etti ve Amasya-Tokat-Sivas yörelerinden oluşan Rumiye-i Sugra bölgesi emiri olmasını onayladığına dair ona bir al damgalı bir berat, taç, kemer ve hırka gönderdi. Bu beratlı emaret olarak 1403'te Amasya'da üzerinde hem Timur hem kendi adı yazılı akçe darp ettirdi.[5]
Danışmanı olan Subaşı Eyne Bey'in teklifi üzerine Bursa taraflarında bulunan kardeşi İsa Çelebi'ye bir mektup yazıp Anadolu'nun aralarında bölünmesini önerdi ise de İsa Çelebi kendisinin ulu karındaş olduğu nedeni ile bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Çelebi Mehmet 1404'te Bursa üzerine yürüdü. Kardeşi İsa Çelebi ile Ulubat Savaşı'na girişip galip çıktı. Bursa'ya girip Anadolu'da Osmanlı hükümdari olduğunu duyurdu. O zaman Semerkent'e dönmüş bulunan Timur'un öfkesini üzerine çekmemek için de kurnaz bir siyasetle Bursa'da Hicrî 806 tarihinde "Sikke-i müştereke" adı ile hem kendinin hem Timur'un adını taşıyan yeni gümüş sikkeler bastırdı. Bazı kaynaklara göre, Çelebi Mehmet, bu sıralarda Germiyanoğlu Yakup Bey'in yanında bulunan babasının cesedini Bursa'ya getirterek babasının yaptırmış olduğu cami yanına gömdürmüştür.[5]
Çelebi Mehmet'i Bursa'dan çıkartmak için, kardeşi İsa Çelebi 1404-1405 yılları arasında bir sıra girişimde bulundu. Bursa'da bulunan Çelebi Mehmet üzerine, İsa Çelebi (önce Edirne'deki kardeşi Süleyman Çelebi'den aldığı ordu ile sonra Candaroğlu, Aydınoğlu, Saruhan ve Menteşe beylerinin vermiş oldukları askerler ile) üç defa yürüdü ise de, her seferinde Çelebi Mehmet onu yenilgiye uğratıp geri püskürttü. Sonunda İsa Çelebi Karamanoğullarına kaçt; ama Anadolu'da güçlü bir kuvvet haline gelmiş olan Çelebi Mehmet, Karamanoğlu beyi ile anlaşıp İsa Çelebi'yi Karamanoğlu ülkesinden attırdı. İsa Bey Sultanönü'nde bir müddet saklandı. 1406'da Eskişehir'de bir hamamda yıkanırken Çelebi Mehmet'nin adamları tarafından bir baskınla yakalanarak boğuldu.[7]
Böylece Osmanlı Anadolu topraklarının tek hükümdarı olan Çelebi Mehmet bu sefer 1402'den beri Edirne'de bir meşru Osmanlı hükümdarı olarak tahtta oturan ve Osmanlı Rumeli topraklarını idare eden Süleyman Çelebi'nin tek rakibi oldu. 1406'da Emir Süleyman Rumeli'den topladığı askerle Bizans'ın desteği ile Anadolu'ya geçti. Bursa'da bulunan Çelebi Mehmet eli altında bulunan askerle bu hücuma karşı koyamayacağını anladı ve Bursa'yi bırakıp Amasya'ya çekilmek zorunda kaldı. Süleyman Çelebi Ankara'ya yürüyüp bu şehri de aldı ve Çelebi Mehmet'in eski idaresi altında bulunup fakat geri çekilmesi ile bıraktığı alanları talan etti. Süleyman Çelebi Bursa'da kalıp içki ve iyi zaman geçirme alemlerine burada da başlayınca 1406'da Çelebi Mehmet hemen bundan faydalanarak tekrar ordusuyla Bursa önüne geldi. Çelebi Mehmet ve Süleyman Çelebi orduları Yenişehir'de karşı karşıya geldiler. Bu sefer Çelebi Mehmet'in savaşı kazanma olasılığı bulunmaktaydı. Fakat Süleyman Çelebi'nin çok deneyimli başveziri Çandarlı Ali Paşa türlü manevralarla Çelebi Mehmet'in danışmanlarına etki yaparak ve onları kandırarak Çelebi Mehmet ordusunun dağılmasına neden oldu. Bunun üzerine, bu sefer ordusuz, Çelebi Mehmet Amasya'ya döndü.
Çelebi Mehmet Amasya'da üç yıl kalıp tekrar Osmanlı tahtına geçmek için planlar ve hazırlıklar yaptı. Bu sırada Süleyman Çelebi Bursa'da meşru Osmanlı hükümdarı olarak bulunmakta, bazı Anadolu beyliklerine üst egemenliğini kabul ettirmekten başka etkili siyaset gütmemekte ve zevk ve eğlence ile vaktini geçirmekte idi. Çelebi Mehmet 1409'da yeni bir strateji uygulama planına girişti. Bu plana göre kardeşi Musa Çelebi Rumeli'ye gidip asker toplayıp batıdan Balkanlardan Süleyman Çelebi üzerine hücum edecek ve Süleyman Çelebi bu gaile ile uğraşmak için Rumeli'ye geçince Çelebi Mehmet Anadolu'da harekete geçip Bursa'yı geri alacaktı. Eğer Musa Çelebi başarılı olursa Süleyman Çelebi yerine Rumeli'de hükümdar olacaktı.
1409'da bu planı uygulamak için Çelebi Mehmet kuzeni olan Karamanoğlu Mehmet Bey ile temasa geçti. Musa Çelebi Karamanoğlu'na sığınmıştı. İki kardeş Kırşehir civarında bulunan Cemele kalesinde buluştular ve bu plan üzerine anlaştılar. Musa Çelebi Candaroğulları yardımı ile Sinop üzerinden bir gemi ile Eflak'a gitti ve Eflak Voyvodası Mircea tarafından iyi karşılandı. Bu gelişmeyi Süleyman Çelebi Ayasoluğ'da iken öğrendi ve Süleyman Çelebi Aydınoğlu Cüneyd Bey'i yanına alarak Rumeli'ye geçti. Süleyman Çelebi çok geçmeden İstanbul'a gidip Bizans İmparatoru'yla müzakereler yaptı ve yapılan anlaşmaya göre Bizans'dan destek görmek için, olabilecek anlaşmazlıklar, Trakya'nın emniyeti ve Boğazlardan rahat geçişi sağlamak amacıyla erkek kardeşi Kasım'ı ve kız kardeşi Fatıma'yı Bizans'a rehin olarak verdi. Hemen ardından Karamanoğulları ile barış anlaşması yaptı. Ama Süleyman'Çelebi'nin Bursa'dan ayrılması fırsatını iyi değerlendiren Çelebi Mehmet hemen ordusuyla Bursa'ya geldi ve Anadolu'daki Osmanlı hükümetine el koydu. Planın ikinci aşaması Çelebi Mehmet'in hiçbir müdahalesi gerekmeden Musa Çelebi'nin Balkanlarda kurduğu ordu ile Süleyman Çelebi'yle mücadele etmesi ve sonunda 13 Şubat 1411'de Edirne'ye bir baskınla Süleyman Çelebi'yi kıstırıp onun kaçarken öldürülmesi ile sonuç buldu. Musa Çelebi Edirne'de Osmanlı Rumeli hükümdarı olarak tahta geçti ve böylece yapılan stratejik plan başarı ile uygulanmış oldu. Ancak her iki taraf da Osmanlı devletinin yeniden tek devlet olması idealinden vazgeçmiş değildi.
Edirne'de hüküm sürmeye başlayan Musa Çelebi Bizans'in yerine geçtiği kardeşi Süleyman Çelebi'ye verdiği yakın desteği cezalandırmak için Konstantinopolis'i kuşatmaya başlamıştı. Bizans İmparatoru II. Manuel bu kuşatmayı ortadan kaldırmak için en iyi çare olarak Musa Çelebi'nin siyasal gücünün kardeşi Mehmet Çelebi'nin çabaları ile tümüyle elimine edilmesinde buldu. Bu nedenle 1412 başlarında Bursa'da sarayda hüküm süren Çelebi Mehmet'e gizli bir elçi gönderdi. Bu gizli elçinin görevi Bizans İmparatoru II. Manuel'in kendisiyle ittifak yapmak istediğini ve bu ittifak yoluyla Çelebi Mehmet'in Edirne'yi ve Rumeli'yi eline geçirmesine destek sağlamak istediğini ve böylece tekrar Osmanlı İmparatorluğu'nun Çelebi Mehmet sultanlığı altında tek bir devlet olmasını arzu ettiğini bildirmek idi. Bu tek Osmanlı Devleti'nin padişahı olma imkânı Çelebi Mehmet için Bizans'la ittifakın istenmezliğinden çok daha önemli geldi ve Çelebi Mehmet bu ittifak teklifini kabul etti.
Çelebi Mehmet çok geçmeden Üsküdar'a (o zamanki Chrysopolis'e) gitti. Orada II. Manuel tarafından karşılandı ve birlikte bir Bizans gemisiyle Konstantinopolis'e gidip Çelebi Mehmet imparatorluk sarayında misafir edildi. II. Manuel misafirini çok saşaalı şekilde ağırlandı. Bu devam etmekte iken Mehmet Çelebi'nin Osmanlı ordusu Boğaz'taki Bizans gemileri ile Rumeli yakasına nakil edilmekteydi. Dört gün içinde 15.000 kişilik Anadolu Osmanlı ordusu Rumeli yakasına taşındı. Bu ordunun başına geçen Mehmet Çelebi Konstantinopolis'i kuşatan Musa Çelebi'nin Rumeli ordusu üzerine yürüdü. İki ordu Ekim 1412'de Çatalca yakınlarında İnceğiz'de çarpışmaya başladılar. İnceğiz Muharebesi Çelebi Mehmet ordusu için başarılı olmadı ve Musa Çelebi ordusu üstün duruma geçti. Mehmet Çelebi bu savaşta yaralandı; önce İstanbul'a ve oradan da Bursa'ya geri çekildi.
Fakat bu yenilgi Çelebi Mehmet'i yıldırmadı. Anadolu'ya dönüp yeni asker topladı. Sırp Despotundan da asker takviyesi sağladı. Bu sefer yeni Anadolu Osmanlı ordusu yine Rumeli yakasına geçirildikten sonra II. Manuel'in sağladığı Bizans güçleri ve Sırp Despotu Stefan Lazaroviç'in gönderdiği küçük bir Sırp ordusu ile takviyeli olarak, birlikte Konstantinopolis yakınlarında olan Musa Çelebi ordusuyla ikinci bir muharebeye başladı. Bu muharebe de Musa Çelebi'nin ordusunun üstün gelmesi ile sonuçlandı.
Fakat Mehmet Çelebi hala tek padişah olmaya azimliydi ve Musa Çelebi'ye hücumdan caymadı. 11 Haziran 1413'te bir yeni Anadolu Osmanlı ordusu Bizans gemileri ile Boğaz'dan Rumeli yakasına geçirildi ve bir üçüncü muharebeye hazırlık başladı. Bu sırada Musa Çelebi ordusunda bir kriz yaşanmakta idi. Musa Çelebi haşinliği ve merhametsiz tutumları ile askerini gücendirmiş idi. Şeyh Bedreddin'e verdiği destek daha muhafazakar olan Sunnileri ve ulemayı kendine düşman etmişti. Musa Çelebi gazi sınır beylerinin talanlar ve tımarları dolayısıyla kazandıkları servet ve siyasal gücü kısmaya çalışmış ve Kapıkulu ümerasına önem vermeye başlamıştı. Örneğin akıncı beyi Mihaloğlu, Musa Çelebi ile ilişkisini kesmiş; Makedonya'da sınır boyunca akınları kendisi tertip etmiş ve bu akınlarda kazanılan talan malları ve tımar topraklarını da kendine göre paylaştırmaya başlamıştı. Candarlı vezirleri Çelebi Mehmet ve II. Manuel ile Musa Çelebi'yi tahtan indirmek gizli haberleşmeye başlamışlardı. Musa Çelebi'nin ordusunda çıkan dağılma nedeni ile geri çekilmesi ile iki ordu ancak Vize'de çarpışmaya girdiler ve Vize Muharebesi'nde Çelebi Mehmet ordusu galip geldi. Musa Çelebi kaçmaya başladı.
Fakat Musa Çelebi hala yakalanmadığı için Çelebi Mehmet güçleri Edirne kapılarına geldiğinde Edirneliler Musa Çelebi'nin güçlenip geri geleceği ihtimalini düşünüp Çelebi Mehmet ve ordusunu şehre sokmadılar. Bütün ümeranın katılması ile Çelebi Mehmet, Musa Çelebi'yi ve çok küçük kalmış ordusunu kovalamaya başladı. Musa Çelebi ordusuyla Samako yakınlarında Çamurlu Derbent'de sıkıştırıldı. 5 Temmuz 1413'te yapılan küçük çaplı Çamurlu Derbent Savaşı çok şiddetli oldu. Musa Çelebi yaralandı ve kaçmaya başladı. Bazı kaynaklara göre Musa Çelebi kaçarken bir çeltik arığına düştü ve yakalayanlar tarafından boğulup öldürüldü.[5] Diğer kaynaklara göre ağır yaralı çadırında yatarken yakalanıp Çelebi Mehmet'in emri ile öldürüldü.
İsa Çelebi ve Emir Süleyman gibi, en sonunda Musa Çelebi'nin cenazesi de Bursa'ya gönderilerek babası Yıldırım'ın türbesine gömüldü.

Fetret Devri'nin sonu [değiştir]

5 Temmuz 1413'te Fetret Devri veya fasıla-ı saltanat devri kapandı ve Çelebi Mehmet Osmanoğullarının tek padişahı oldu. On bir yil süren Fetret Devrinde birbirinden cesur ve hükümdarlık etmeye yetenekli dört kardeşin birbirleriyle ölüm kalım savaşları yapmaları sonunda, en metanetli ve becerikli kardeşin tahtı ele geçirmesi ve Ankara Savaşı ile parça parça olmuş ve moralini yitirmiş Osmanlı devletinin kendini tekrar toparlaması ile sonuç bulmuştur. Bu sonucun şüphesiz Çelebi Mehmet'in tekrar tekrar hükümdarlığı kendi elinde toplamak için birçok kendi aleyhine fena sonuçlar doğmasına rağmen devamlı mücadele etmesi ve diğer kardeşlerinden şanslı olması nedeniyle ortaya çıktığı iddia edilebilir. Diğer taraftan, Çelebi Mehmet'in kardeşleri Süleyman, İsa ve Musa'nin gosterdikleri kusurlarından daha uzak olması ve yaşça küçük olmasına rağmen onlardan daha fazla dengelilik ve olgunluk göstermesi de bu sonucu açıklamaya yardım eder. Bu sonucun son bir açıklaması ise Çelebi Mehmet'in diğer kardeşlerinden en büyük farkının Anadolu medeniyetinin ve Anadolu kültürünün önemli merkezi olan Amasya'da çok yönlü bir kişi olarak yetişmesi ve olgunlaşması olabilir.
Önce gelen:
I. Bayezid
'Fetret Devri'
14021413
Sonra gelen:
I. Mehmet

I. Bayezid

Osmanli-nisani.svg    I. Bayezid
Yıldırım I. Bayezit.JPG
Yıldırım Bayezid
Tughra of Bayezid I.JPG
Saltanatı1389- 1403
Padişahlık Sırası4
Doğum TarihiEdirne, 1360
Ölüm TarihiAkşehir, 8 Mart 1403
ÖnceI. Murat
SonraI. Mehmet
SoyuOsmanlı Hanedanı
BabasıI. Murat
AnnesiGülçiçek Hatun
Diniİslam


I. Bayezid veya Yıldırım Bayezid (Osmanlı Türkçesi:بايزيد برق, Yıldırım Bayezid) (d. 1360, Edirne – ö. 8 Mart 1403, Akşehir) dördüncü Osmanlı padişahı. 1389'dan 1403 yılına kadar hükümdarlık yapmıştır.[1][2] Babası Sultan I. Murat, annesi ise Gülçiçek Hatun'dur.
Padişahlık öncesi [düzenle]
Babası Sultan I. Murat, annesi Rum asıllı olan Gülçiçek Hatun'du.[3][4] Adı babaannesinin babası Türkmenler'in Ede-Balı diye andığı Ebâ Yezîd'in adından gelir. Küçük yaştan itibaren zamanın seçkin alimlerinden genel İslam eğitimi ve değerli kumandanlardan askerlik, sevk ve idare dersleri aldı. Osmanlı tarihlerinde kendisinden ilk olarak söz edilmesi, 1381'de Germiyanoğulları beyi Süleyman Şah'ın kızı Devlet Sultan/Hatun 'la evlenişi nedeniyledir. Bu evlilik babası I. Murat'ın Germiyan topraklarının neredeyse tamamını "gelin çeyizi" olarak sınırlarına katmak politikasının sonucuydu. 1381 yılında evlenişinin takip eden yıllarda devlet idaresinde yetişmesi için Sultanönü Eskişehir ve sonra Germiyan İli Kütahya sancakları beyliğine atandı. Sancaklarının askeriyle Anadolu ve Rumeli yakalarında savaşlarda babasının safında yer aldı. 1385'de kardeşi Şehzade Savcı Bey'in, Bizans veliahtı Andronikos Palaiologos ile birlikte hareket ederek ayaklanmasının bastırılışı ve Şehzade Savcı'nın gözlerine mil çekilmesi sonucu öldürülmesi olayları ile de Osmanlı tarihlerinde bahsi geçmektedir. 1389'da Sırpların çoğunluğunu oluşturduğu Haçlı ordusu ile yapılan Birinci Kosova Savaşı'na katıldı. Osmanlı ordusunun sağ kanadının komutanlığını yaptı; savaşta büyük kahramanlık gösterdi ve savaşın Osmanlılar tarafından kazanılmasında komutası altında bulunan Osmanlı sağ kanadının Sırplara bir karşı taarruz ile Sırp ordusunu çökertmesi çok önemli katkı sağladı. Babası Sultan Murat, bu savaş sonunda bir Sırp soylusu olan Milos Obilic tarafından şehit edilince, devlet ileri gelenlerinin müşterek kararı ile Osmanlı tahtı kendine verildi.[5]
Dosya:YıldırımBayezit4.jpg

Saltanatı [düzenle]

Yakup Bey'in öldürülmesi

I. Bayezid, Kosova Meydan Savaşı'nın son saatlerinde babasının suikaste uğrayıp öldürülmesi üzerine savaş alanından çağrılarak kendisine biat edildi. Bu biat töreni biter bitmez düşman peşinde olan kardeşi Yahya Çelebi çağırtılarak çadırda boğduruldu. Zamanının tarihçisi Âşıkpaşazade, Yahya'nın öldürülmesi o gece askeri iztiraba düşürdü demektedir. [6]Yıldırım'ın bu aksi askerî tepkiden kurtarılması için Yakup Bey'in umera ve ulemanın onayı ve başvezir Ali Paşa'nin buyruğu gereği idam ettirildiği kontr-propagandası yaydırılmaya çalışıldı. Askeri yeni padişaha bağlamak için de Osmanlı tarihinde ilk defa olarak cûlus bahşisi dağıtılmış ve böylece cülus bahşisi dağıtmak geleneği ortaya çıkartıldı.

Rumeli sorunları ve seferleri [2]

1389'da ilk olarak I. Bayezid, Anadolu işlerini bir köşeye koyup Rumeli sorunları ile ilgilendi. Sırbistan işlerini yoluna koymak için çaba verdi. Kosova Savaşında öldürülen Sırp Kralı Lazar'in ardılı olan İstvan Lazaroviç'le yeni bir anlaşma yapılarak Sırplar için yıllık vergi ödenmesi tayin edildi ve yeni kralın kızkardeşı Mara Despina'nın I. Bayezid ile evlenmesi icin anlaşma yapıldı. Yeni bir Hristiyan ittifakını önlemek amacıyla Vidin, Eflak ve Bosna yörelerine Paşa Yiğit, Hoca Firuz ve diğer akıncı beyleri komutasında akıncı birlikleri sevkedildi. Yoğun bir Türkmen göçmen grubunun Üsküp ve civarına yerleştirilmesi sağlandı. Padişah kışı Edirne'de geçirdi. Edirne'nin imar edilmesi için uğraştı. Hükümdarlığını kutlamaya gelen elçileri kabul etti. Venedik Cumhuriyeti elçisi Francesko Kuirini'ne Venedik ticari kolonilerine tanınan imtiyazların devam etmesi için güvence sağlandı.
1391'de ilkbaharında Anadolu'da Kastamonu seferi yapmaktayken Eflak Voyvodası Mirce Tuna Nehrini geçip Karinabad'a kadar ilerledi. Bunun üzerine I. Bayezid hızla Rumeli'ye Mirce üzerine yöneldi. Arkus Ovası Savaşı'na Mirce komutasındaki Eflak ordusuna karşı çıktı. Savaşı Osmanlı ordusu kazanıp Eflak Voyvodası Mirce esir alındı. Mirce ile yapılan anlaşmaya göre Mirce çok yüksek bir kurtuluş akçesi ödemek zorunda kalıp ülkesine dönebildi. Eflak Voyvadalığı da Osmanlı devletine bağımlı bir vasal devlet statüsüne girdi.
1393'de de I. Bayazid Anadolu'da Amasya ve civarında iken Macarların saldırıları üzerine Rumeli'ye döndü. Bulgarların başkenti olan Tırnova'yi ele geçirdi. Macar-Bulgar karışık orduları işgaline ugrayan Tuna boyu kaleleri olan Silistre, Niğbolu ve Vidin'i tekrar Osmanlı egemenliğine aldı. Niğbolu kalesine kapanmış Bulgar Kiralı Şişman ve oğlu Aleksander kısa bir kuşatma sonunda bu kalede I. Bayezid eline esir düştüler.
1394'te Selanik ve Yenişehir'i (Mora) alan Osmanlı orduları, Teselya ve Arnavutluk'a kadar ilerlediler.
1395'de Bizans imparatoru ve prenslerinin Serez'de görüşmeleri başarısız kalınca I. Bayezid komutasında Osmanli ordusu güneye Yunanistan üzerine hücuma geçip Tırhala, Domacia, Patras ve Farsala şehirlerine eline geçirdi. Sonra tarihî Termofil geçidinden geçerek Atika yarımadası bölgesine girdi. O yazki bu Yunanistan'daki başarısından sonra I. Bayezid yine o yaz sonu Anadolu'ya Kastamonu'ya yöneldi.
1396'da ise, yine Rumeli'nde çok büyük bir Haçlı Seferi ordusuna karşı 23 Eylül 1396'da Niğbolu Savaşı yapıldı ve I. Bayezid çok büyük bir zafer kazandı.
1397'de Balkanlardaki akıncı grupları Evrenos Bey, Murtaza Bey ve Yakup Paşa komutalarında Venedik'e bağlı olan Koron ve Modon kaleleri ile Mora'ya akınlar tertip ettiler. Bu akınlar yıldırma ve yağma toplama hedefli idi; bu kaleler ve arazileri fethetmeleri ve arazilerine yeni Türkmen aileleri yerleştirilmeleri ön görülmemekteydi. Tam aksine Rumeli'nin bu yörelerinin bazı yerlerinde bulunan halk toplu olarak Anadolu'ya göç ettirilmişti.

Anadolu sorunları ve seferleri [düzenle]

1389'da I. Bayezid'a yönelik daha büyük bir tepki Anadolu Türkmen beyliklerinden gelmişti. Sözde Yakup Çelebi'nin öcünü almak üzere, Germiyanlı, Aydınlı, Saruhanlı, Menteşeli, Hamitli beylikleri ve hatta Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin eyleme geçmişlerdi. Amaçları giderek büyüyen Osmanlı devletinin gücünü kırmak ve kaybettikleri topraklar varsa bunları geri almaktı.
1390 baharında I. Bayezid yanına vasal devletlerden katkılar olarak Sırp Kıralı İstavan Lazarovic ile Bizans İmparatorunun oğlu ve veliahtı Manuel'i alarak olağanüstü başarılar sağlayan bir Anadolu seferi gerçekleştirdi. Hızla hareket ederek Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamitoğulları beyliklerini ortadan kaldırdı. Saruhan beyleri Hızırşah ve Orhan Bey'in Bursa'da, Germiyanlı Yakup Bey'in İpsala'da ve Aydınlı İsa Bey'in ise Tire'de oturmaları emredildi. Antalya'ya kadar indi. Bu arada Bizans'in elinde bulunan Anadolu içinde dört tarafı Osmanlı arazisi ile çevrili bir enklav şekilindeki Filedelfia (şimdiki Alaşehir) kalesini vasalı olan Manuel'e zaptettirdi. O yıl sonbaharda Karamanoğlu Alaeddin Bey, Candaroğlu Emir Süleyman ve Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin arasındakı ittifakı yıkmak için Konya'yı kuşattı. Yıldırım'in eniştesi olan Karamanoğlu Alaeddin Bey barış imzalayarak Çarşamba Suyu'na kadar topraklarını Osmanlılara bırakmak zorunda kaldı.
1391-92 kışını Bursa'da geçiren I. Bayezid 1392 baharında Kastamonu üzerine yürüyerek, Candaroğlu topraklarını ele geçirdi.[7]Kadı Burhaneddin üzerine gönderilen öncü Osmanlı birlikleri önce Osmancık kalesini aldılar. Fakat Kadı Burhaneddin ordularına karşı yapılan Kırkdilim Savaşı'nda yenilip bu ordunun komutanı olan I. Bayezid'ın büyük oğlu Şehzade Ertuğrul Çelebi bu savaşta şehit düştü. Kadı Burhaneddin'in Moğol asıllı akıncıları Anadolu Osmanlı topraklarına yayıldı. I. Bayezid ise Macar ordularının Rumeli'de yaptıkları hücumları önlemek amacıyla Rumeli'ye dönmek zorunda kaldı.
1393 baharında Anadolu büyük bir savaş ortamı halini alıp I. Bayezid müttefikleri ile Kadı Burhaneddin müteffikleri arasında yer yer patlak veren savaşlara sahne oldu. Anadolu'da sefere çıkan I. Bayezid bu defa Amasya ve yöresine yöneldi. I. Bayezid'in yerel müttefiki Niksar merkezli Canik bölgesi yerleşikli Taceddinoğulları idi. Bunun sefer sonucunda Amasya, Merzifon, Turhal ve Tokat kaleleri Osmanlılar eline geçmiştir.
I. Bayezid bu stratejik önemi çok büyük sınır bölgesini yeni bir Osmanlı eyaleti olarak organize etmiş ve eyalet valiğine oğlu I. Mehmet'i atamıştır. O yıl yazı da I. Bayezid Rumeli'ye dönüp Bulgar ve Macarların Tuna kalelerini işgalleri sorunu ile uğraşmak zorunda kaldı.
Yıldırım Bayezid'in Ankara, TSE binasının bahçesinde bulunan heykeli
1394'de Timur Dicle'yi geçip Anadolu'ya girmişti. Anadolu'da ve Suriye'de yerel egemenliğini yitirmiş veya yitirme tehlikesi altında olduğu görünen beyler, Timur'a yanaştılar. Buna karşılık I. Bayezid güney Anadolu'da egemenlik gösteren Mısır merkezli Memluklularla dostane ilişki kurmak niyetiyle Mısır'a bir elçi gonderdi.
1395de Rumeli'de Yunanistan üzerine bir seferden sonra, o yazın da yine ivedilikle Anadolu'ya döndü ve Candaroğulları'na bağlı Sinop kalesini kuşattı. Candaroğlu İsfendiyar Bey bir barış teklif etti ve kendisi anlaşma ile bir bağımlı vasal devlet statüsüne girdi. I. Bayezid kışı Bursa'da geçirdi.
1396'da en önemli olay Niğbolu Savaşı oldu. Büyük bir Haçlı ordusuna karşı çok önemli bir zafer kazanan I. Beyazid bu savaştan büyük ganimetle kışı geçirmek için Anadolu'daki Bursa başkentine döndü. Savaş ganimetlerini Bursa'nın imarına sarfetmeye başladı. Bursa Ulu Camii bu ganimetlerin kullanıldığı eserlerin başında gelir. Ayrıca Bursa bir hastahane, bir darûlhayr, Ebu İshakane ve iki medrese de yaptırılmıştır.
1397'de I. Bayezid'ın eniştesi olan Karamanoğulları Beyi Alaeddin Bey Oğuz boyları Türkmenlerinden büyük bir ordu oluşturmuştu ve 1390da Osmanlılara kaybetmiş olduğu arazileri almaya hazırlanmaktaydı. I. Bayezid İstanbul kuşatmasını bırakarak bir ordu ile Karamanoğulları karşına gitti. Karamanlılar ve Osmanlılar arasında yapılan Akçay Ovası Savaşı I. Bayezid'in kesin galibiyeti ile bitti. Karamanoğlu Ahmet Bey savaş meydanıdan kaçıp Konya Kalesine sığındı. I. Bayezid tarafından kısa bir kuşatmayla alınan Konya'da Alaeddin Bey yakalanıp idam ettirildi. Osmanlı'lar Karaman (Larende) kalesini de aldılar. I. Bayezid kızkardeşi Karamanlı Alaeddin Bey'in karısı olan Melek Hatun'u ve yeğenlerini Bursa'ya gönderdi.
1398'de ilkbaharda I. Bayezid Samsun ve çevresinden oluşan Canik yöresine bir sefer yaptı. Bu yörede bulunan küçük beylerin egemenliklerine son verdi; ve yaz başında tekrar Bursa'ya geri döndü. Fakat o yaz başında Kadı Burhaneddin Akkoyunlu hükümdarı Kara Yülük Osman Bey ile savaşa girişmiş; bu savaşı kaybedip esir düşüp Akkoyunlular tarafından öldürülmüştü.[8] Kadı Burhaneddin'in umerasi I. Bayezid'a çağrı gönderip bu devlet arazilerini Osmanlıların eline geçmesini istediler. Bu nedenle 1398 yaz sonu I. Bayezid yeni bir Anadolu seferine çıkmak zorunda kaldı. Bu sefer de Kırşehir'den Sivas'a kadar uzunan bir büyük yöreyi Osmanlı sınırlarına katıp yine Bursa'ya geri döndü.
1399'da ise tekrar bir Anadolu Seferi düzenleyen I. Bayezid bu sefer Mısırlı Memlukluler devleti elinde bulunan güney ve güney doğu Anadolu yörelerine yürüdü. Bu suretle Memluklarla yıllar süren barışı sağlayan karşılıklı anlaşmalar ihlal edilmiş olmaktaydı. Fakat I. Bayezid Mısır Memluk Sultanı Berkuk'un ölmesi nedeniyle Osmanlılar ve Memluklular arasındaki anlaşmanın da yürürlüğü kalmadığı tezini ortaya atıp bu mütecaviz olan askerî harekâtını savunmaya çalıştı. Mısır'in sınır kaleleri olan Malatya, Darende ve Divriği kalelerini eline geçirdi. Dulkadiroğulları topraklarına girdi.
O yıl Uygur asıllı Erzincan Emiri Mutahharten'in teşviki ile Timur bir öncü Anadolu seferi yaptı. Yörelerini Osmanlı'lara yitirmis olan Anadolu beyleri de Mutahharren vasıtasıyla Timur'a sığınmışlardı. Buna karşılık Karakoyunlu Kara Yusuf Bey ve Sultan Ahmed Jelayir Osmanlı'lara sığınmıştı.
1400'un ilk aylarında I. Bayezid yine İstanbul kuşatması ile ilgiliyken Timur'un Sivas'i aldığını, Kayseri yakınlarında bir Osmanli Anadolu eyaletleri ordusunu mağlup edip dağıttığını ve Malatya'ya inip bu kaleyi ele geçirdigi haberlerini aldı. Ağustos'da İstanbul kuşatmasından ayrılmakla beraber, I. Bayezid o yıl Anadolu'ya sefer yapmadı.
1401'de ise Timur'un Bağdad'a yöneldigi haberi geldi. I. Beyazid o yaz Erzincan Emiri Mutahharten uzerine bir sefer başlattı. Osmanlılar ve Timur arasında sıkışan Mutahharren Osmanlılara bağlılığını sundu. Ancak Timur'un Sivas'ı almasına yardımcı olduğunu bilen ve ona güvenmeyen I. Bayezid, Erzincan'ı ve Kemah'ı ele geçirerek, Erzincanlılar'ın isteği üzerine, Mutahharten'in, kendisine bağlı olmak kaydıyla hükümdarlığını tanıdı. Buna rağmen Mutahharten, Timur ile olan ilişkisini sürdürmüş ve I. Bayezid'in eline geçmiş Kemah kalesini geri almak için destek sağlama girişiminde bulunmuştu.
Timur o yıl Karabağ'da kışlağa çekilmişti. Timur diğer Anadolu beyliklerinin de yasal hükümdarlarına geri verilmesini I. Bayezid'den istiyordu. O yıl iki hükümdar arasında birbirini tahrik etmek için karşılıklı hakaretlerle dolu bir mektup diplomasisi başladı. [9]Timur bir taraftan Fransa, Cenova ve Bizans ile ilişkilere başlamıştı; diğer taraftan da I. Beyazid'da gönderdiği mektuplarla sözde uzlaşmacı bir yaklaşımla I. Beyazid'i çileden çıkaracak isteklerde bulunmaktaydı. I. Bayezid Mısır Memlukluları ile dayanışma için diplomatik girişimlerde bulunduysa da bunda başarı sağlanmadı.
1402'de Timur büyük bir ordu ile Anadolu seferi başlattı. O yıl baharında Kemah kalesini kuşattıp aldı ve Sivas üzerine yürüdü. I. Beyazid ise ordusu ile Tokat'a gelmiş ve orada ordugah kurmuştu. Her iki taraf da bu yörede savaşa razı olmayarak biri kuzeyden diğeri güneyden Kızılırmak'ı takip ederek Ankara'ya geldiler. Burada 22 Temmuz,1402de Ankara Savaşı başladı. Timur Ankara Savaşında büyük başarı kazandı.
Yıldırım Bayezid yıl be yıl askerî sefere geçerek Anadolu Türk siyasi birliğini kuran ilk Osmanlı hükümdarı oldu. Bu faaliyetleri üzerine Yıldırım Bayezid, Abbasi halifesinden Sultan-ı İklim-i Rum (Anadolu ülkesi sultanı) ünvanını aldı. [10] Bu da bir anlamda Bayezid'in icraatini meşrulaştırıyordu.

Bizans sorunları ve İstanbul kuşatması [11]

I. Bayezid padişahlığının ilk yılı olan 1389'da Bizans İmparatorluğu'ndaki saltanat çekişmesi sorunlarına da önem verdi. V. Yannis Palaiologos tahtta bulunuyordu; ama yeğeni VII. Yannis Palaiologos Kosova Savaşı sırasında Genova'da bulunup amcası aleyhine bir darbe hazırlamaktaydı. I. Beyazid'in da yardımını sağlayıp 11 Nisan 1390da Yıldırım'in sağladığı bir Türk birliği desteği ile amcası V. Yannis'i ikinci defa tahttan indirmeyi başardı. Fakat VII. Yannis şimdiki Yedikule yerinde olan Altın Kapı hisarında kendini savunmaya başladı ve oğlu Manuel'i Midilli adasından çağırdı. Midilli'den Rodos Sen Jan Şövalyeleri gemileri ile gelen Manuel ve babası üç hafta süren bir şehir iç savaşı sonunda tekrar V. Yannis'i Bizans İmparatorluğu tahtına getirdiler. Destek verdiği kişinin tahtan indirilmesinden hoşlanmayan I. Bayezid ise Osmanlılara yıllık tazminat ve askerî yardım sağlamakla yükümlü olan bir vasal devlet olan Bizans'dan 1390da çıktığı Anadolu seferi için yardım istedi ve Manuel Yıldırım'in Anadolu seferine katılmak zorunda kaldı.
Oğullarından Musa Çelebi
1390'da Bizans İmparatoru V. Yannis Bayezid'in Anadolu'da olmasından yararlanarak İstanbul şehri surlarının şimdi Yedikule içinde kalan tören kapısı olan Altın Kapı civarını, şehrin içinde ve etrafında bulunan, kullanılmayan ve yıkık kiliselerden alınan taşlar ve mermerlerle pekiştirmisti. Bu projeye kizan I. Bayezid bu yeni yapıları yıkmasını ve bu yıkım yapılmazsa iki devlet arasında savaş başlayacağını ve Yıldırım'ın yanında bulunan İmparator'un oğlu ve varisi Manuel'in gözlerini kör edileceğini tehdit etti. Çaresiz kalan V.Yannis, Sultan'ın bu isteklerini yerine getirmek zorunda kaldı ve bu yeni sur tamirlerini yıktırdı. Bunu çok utandırıcı bulan V. Yannis bu nedenle sinir buhranları geçirdi; 16 Şubat 1391'de öldü ve yerine oğlu II. Manuel Palaiologos geçti.
II. Manuel, Yıldırım'ın şehirde bir Türk mahallesi kurulması, bir câmi yapılması ve yıllık verginin artırılması isteklerinin kabul etmeyince Yıldırım (aralıklı olarak 1391 ile 1400 dönemlerinde) İstanbul'u karadan kuşatıp, kara ablukası uygulamaya başladı.
1391'de İstanbul, karadan ve denizden kuşatıldı. Bizans'a gözdağı vermek için yapılan ve yedi ay süren kuşatma sonunda Bizanslılar'dan bazı imtiyazlar elde edildi.
1395'de Yıldırım Bayezıd, uzun süre abluka altında tuttuğu İstanbul'u ikinci kez kuşattı. Kış mevsiminin yaklaşması üzerine kuşatmaya son verildi.
1396'da Yıldırım Bayezıd, İstanbul'u üçüncü kez kuşattı, ancak sonuç alamadı.
1400'de Bizans İmparator'unun Avrupa ülkelerini yeni bir haçlı seferi için örgütlemeye çalışması üzerine Yıldırım Bayezıd, İstanbul'u dördüncü kez kuşattı. Timur'un Anadolu'ya girmesi üzerine kuşatma kaldırıldı.

Niğbolu Savaşı

Niğbolu Savaşı (İngilizce: Battle of Nicopolis, Bulgarca: Битка при Никопол, Bitka pri Nikopol; Macarca: Nikápolyi Csata, Rumence: Bătălia de la Nicopole) 25 Eylül 1396'da Osmanlı ordusunun Macaristan, Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Fransa, Eflak, Lehistan, İngiltere Krallığı, İskoçya Krallığı, Eski İsviçre Konfederasyonu, Venedik Cumhuriyeti, Genova Cumhuriyeti, St. Jean Şövelyeleri askerlerinden oluşmuş bir Haçlı Ordusu'yla Tuna Nehri üzerinde bulunan Niğbolu kalesi yakınlarında yaptığı ve Osmanlı zaferiyle sonuçlanmış bir savaştır. Bu savaş aynı zamanda Niğbolu Haçlı Seferi (Crusade of Nicopolis) diye de anılmakta olup Ortaçağın sonuncu büyük Haçlı Seferi olarak da nitelendirilmektedir. Bazı kaynaklarda savaşın tarihi 28 Eylül olarak verilmiştir.  

Aksak Timur ve Ankara Savaşı

I. Bayezid'in 1398'de Karaman ve 1399'da Dulkadirli topraklarına girmesinden sonra topraklarını kaybeden Anadolu beyleri bu sırada Hindistan seferinden dönen Timur'a sığınarak, onu Osmanlı sultanına karşı kışkırttılar. Bu arada Timur'dan kaçan Karakoyunlu ve Celayirli beyleri de I. Bayezid'i Timur'a karşı tahrik ediyorlardı. Bu kışkırtmalar bir yana, artık Osmanlı için büyük bir tehdit oluşturmaya başlayan yağmacı ve yıkımcı Timur ordusu Anadolu'da ilerlemeye başlamıştı. Timur'un Osmanlılara ait Sivas'ı alması, halkını öldürerek kenti yakıp yağmalatması, Osmanlı ve Timur'un ordularının Ankara'da karşı karşıya gelmesi sonucunu doğurdu.
I. Bayezid, adına yaraşır süratiyle geldiği Çubuk Ovası'nda, Timur'un ordusunu, atları besiye bırakılmış, askerleri dinlenmeye çekilmiş, dağınık ve emniyetsiz bir şekilde karşısında bulur. Tüm Vezirleri, Paşaları ve Oğulları hemen saldırıp imha hareketine girişmeyi istemişse de tarihi hatasını yaptı. "Bırakın Tatar Ordusu toplansın, adet üzre savaşalım" dedi ve konakladı. Yapılan bu hatanın çok disiplinli ve zamanının en kuvvetli ordusu olan Timur Ordusuna savaşı kazandıracağını anlayan Osmanlı Ordusundaki, Menteşeoğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları Beyleri ve kuvvetleri, ihanet ederek karşı tarafa geçtiler. I. Beyazid'in vezirleri de büyük oğlu; Emir Süleyman'ı, Osmanlı Devleti'nin devamı için savaş alanından kaçırdılar. Bu olayı gören Mehmet Çelebi ve Mustafa Çelebi de savaş alanını taht mücadelesi için terk ettiler. Osmanlı ordusunda yeralan kara Tatarlar da Timur saflarına geçti. Daha savaşmadan yaşanılan bu bozguna rağmen I. Beyazid elinde kalan en sadık 10.000 kişilik askeriyle kahramanca saldırdı. Timur-Tatar Ordusuna müthiş zararlar verdirdi. Ordusundan kaçanları savaş alanına geri getirebilmek için, merkezinde bulunduğu kuvvetinin, yanındaki Paşalarının "Çıkmayınız akşama kadar dayanırız, gece olunca da geri çekiliriz" uyarılarına rağmen çıktı ve Tatar askerine yakalandı, esir düştü.(28 Temmuz 1402).
Sonuçları:
  • Anadolu`daki Türk siyasal birliği bozuldu.
  • Beylikler Dönemi yeniden başladı.
  • İstanbul'un Fethi gecikti.

Esaret ve ölüm

Yıldırım Bayezid, Timur'un elinde esir iken
Timur'un fetihnamesine göre Ankara Savaşı'nın bitiminde Bayezit bir gürz darbesiyle atından düşürülüp yakalanmış ve "Ben sultan Beyazid'ım. Beni sağ olarak hükümdarınıza götürünüz" demesi üzerine elleri bağlı olarak Timur'un çadırına götürülmüştür.[2] Timur tarafından şahsen Bayezid'ın iyi karşılandığı belirtilmiştir. Yıldırım'in oğulları Mustafa Çelebi ve Musa Çelebi de aynı savaşta tutsak düşmüşlerdir. Timur ve tumenleri Bursa ve İznik'i ve sonra İzmir'i ele geçirmişler; talan edip yakıp yıkmışlardır. Timur bu seferlerinde ve Anadolu'da bulunduğu sıralarda Bayezid'ı devamlı olarak yakınında tutup ayrılmasına izin vermemiştir. Bayezid'ı kaçırmak için birkaç girişim ortaya çıkartılınca Bayezid ve eşi Sırp Prensesi Olivera (veya Maria Despina) ile birlikte tutsak alarak demir kafesde tutuldukları da söylenmiştir.
Yıldırım Bayezid 8 Mart, 1403de 43 yaşındayken Akşehir'de neden olduğu hala bilinmeyen gizemli bir şekilde ölmüştür. İbn Arabşah eceliyle öldüğünü yazar. Bazı kaynaklara göre Timur'un beraberinde Orta Asya'ya doğru Hazar Denizi kıyılarından geçerek götürülmek isteniyordu ve en yakınlarından uğradığı ihanete dayanamayan I. Bayezid hastalandığı için bırakılarak tedavisi için geriye gönderildiyse de vefat etmiştir. Diğer kaynaklar hastalığının ilerleyen romatizma ve bronşit olduğunu,[2] Behiştî "humma-i muhrika (ateşli bir hastalık)" olduğunu bildirirler.[13] Bizanslı tarihçi Dukas kendini zehirlendiğini,[14] diğerleri ise esaret altında intihar ettiğini de belirtmektedirler.[15]
Yıldırım naaşı geçici olarak Akşehir'de Seyyid Mahmud Hayrani'nin türbesine defin edilmiştir. Ancak Semerkand'a dönerken Timur'a kendisini beğendirmiş olan Musa Çelebi'ye babası Yıldırım'ın naaşını alıp Bursa'ya birlikte götürmesi buyruğu verilmiştir. Bazı kaynaklara göre cenaze Musa Çelebi tarafından Bursa'ya getirilmiş ve Yıldırım Camii yanındaki türbesine gömülmüştür. Diğer kaynaklar ise Musa Çelebi'nin babasının naaşını mumyalanmış olarak Germiyanoğlu Yakup Bey'e Kütahya'ya getirdiğini; burada naaşın saklandığını ve 1404de Çelebi Mehmed tarafından Bursa'ya getirilerek türbesine gömüldüğü yazılıdır.

Yıldırım lakabı

I. Bayezid, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, koç burunlu, ela gözlü, kumral saçlı, sık sakallı ve geniş omuzluydu.
"Yıldırım" lakabını nasıl edindiği konusunda çeşitli rivayetler vardır:
  • Bunlardan en yaygın olanı Niğbolu Savaşı nedeniyle savaş meydanına hiç beklenmeyecek bir süratle ulaştığı için aldığıdır. Haçlılarca kuşatılan kalenin komutanı Doğan Bey'e gecenin karanlığında,kale duvarlarına kadar gelerek gerekli talimatları verecek kadar gözüpek bir komutan olduğu, savaşlarda askerinin önünde savaştığı ve askerlerinin yetişmekte zorluk çektiği tarih kitaplarında sıkça yer verilmiştir.
  • Bir başka rivayette de bu lakabı daha padişah olmadan babası I. Murat'ın yaptığı I. Kosova Savaşında, Türk ordusunun zor duruma düştüğü anda, düşman ordusunu bir kanattan diğer kanada kadar yararak geçmiş olmasına bağlamaktadır.
  • Tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall ise bu lakabın Bayezid'in kardeşi şehzade Yakup Beyi öldürtmesinden kaynaklandığını belirtmektedir.[16]
  • İ.H.Uzunçarşılı'nın Büyük Osmanlı Tarihi adıyla toplanan çalışmasında, yıldırım lakabının kökeni olarak 1386(veya 87)'de Karamanoğlu'na karşı Konya Ovası'nda yapılan savaş gösterilir. Bu savaşta Şehzade Bayezid, sol kanattaki sipahilere komuta etmiş ve süratiyle dikkat çekmişti.
  • 17. yüzyıl Osmanlı tarihçilerinden Bostanzade Yahya Efendi, Tarih-i Saf (Tuhefetu'l-ahbâb) adlı eserinde ise öfkeli ve kibirli olduğu için yıldırıma benzettildiğini yazmaktadır.[17]
  • Osmanlı sultanları biyografilerini yazan Sakaoğlu'na göre Yıldırım olasılıkla öz Türkçe adıdır. [2]
  • Münecimbaşı Ahmet Dede(?-1702)'nin yazdığı "Müneccimbaşı Tarihi" adlı kitabında ise bu lakabın yalnız kahramanlık ve şiddetinden dolayı verildiğini aktarır. [18]
İlk üç iddıanın yanlış olması çok olasıdır çünkü Sultan Murat, 1386 (hicri 788) yılında Karamanoğlu Ali Bey'e karşı kazandığı başarı üzerine Ahmet Celayir'e gönderdiği mektupta oğlu için Yıldırım lakabını kullanmıştır. O tarihte ne Kosova savaşı ne de Niğbolu savaşı söz konusudur. [19] Bu durum, lakabın Konya Ovası savaşında verildiği tezini destekler.

Ailesi

Eşleri

  1. Devlet Şah Hatun - Mustafa Çelebi, İsa Çelebi ve Musa Çelebi'nin annesi.
  2. Devlet Hatun - Mehmet Çelebi'nin annesi.
  3. Hafsa Hatun - Aydınoğlu İsa Bey'in kızı.
  4. Sultan Hatun - Dulkadiroğlu Süleyman Şah'ın kızı.
  5. Marya Olivera Despina Hatun - Sırp Kralı Lazar'ın kızı.

Erkek çocukları

  1. Musa Çelebi
  2. Süleyman Çelebi
  3. Mustafa Çelebi
  4. İsa Çelebi
  5. Mehmet Çelebi
  6. Ertuğrul Çelebi
  7. Kasım Çelebi

Kız çocukları

  1. Fatma Sultan